Sevgili arkadaşlar,
9 Ekim tarihinde, aşağıdaki yazıyı YANYANAYIZ ve ORTAK YAŞAM ağlarına iletmesi ricasıyla sevgili moderatörümüz Gürhan Ertür’e yolladım, o da sizlere iletti.
Kaç tepki aldım biliyor musunuz?
Hiç.
Oysa hepimizin “Demokrasi sadece 4 yılda bir oy verip yöneticileri seçmek değildir” görüşünde birleştiği apaçık.
Kötümserliğe kapılmadan, bu konudaki görüş ve önerilerimi bir daha özetliyorum.
*****************
Son dönemde, özellikle sosyal medya ağlarında yer alan tartışmalarda hedef, ilk seçimde AKP-MHP ortaklığını devirmek, demokrat bir adayın Cumhurbaşkanı olmasını sağlamak, bir adım ötesinde ise mevcut rejimi güçlendirilmiş -eski hatalarından arındırılmış- bir parlamenter sisteme dönüştürmek.
Çok güzel, ama o noktaya kadar gidip orada duruyoruz.
Dikkat ederseniz, hedefte yine “Temsili Demokrasi” var.
Özgür ve adil seçimlerle işbaşına gelen bir parti -veya koalisyon- “Güçler ayrılığı” ve “Denge-denetleme” sisteminin işlediği bir yapıda ülkeyi yönetecek.
“Yerinden yönetim” yani yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yetkinin bir merkezde toplanmayıp yerel yönetimlerle paylaşılması tabii ki önemli bir adım olur.
Ama, dağıtılmış da olsa yine “Yürütme” önde.
Peki, sivil toplumun yaşamın her anında ve zemininde karar süreçlerine aktif olarak katılması, yani “Doğrudan yönetim” için adımları şimdiden atmaz ve ardında durmazsak ne değişecek?
Bu kavram çok kişiye “Kaos” gibi görünüyor korkarım.
Ama bir düşünün, bu korkunun “Aman güçlü hükümetler olmalı, yoksa koalisyon denen kaos geri gelir, o halde %10 baraj olmalı” korkusundan ne farkı var?
Koalisyon, “Uzlaşma kültürü” gerektirir, doğru. Peki, asıl bu kültüre ihtiyacımız yok mu?
Neden hedef olarak “Sivil toplumun karar süreçlerine her zaman ve zeminde aktif katılımı”nı seçmeyelim?
Şöyle düşünebilirsiniz: “Teoride çok güzel, ama pratikte nasıl olacak ki?”
Sevgili dostlar,
Bu sadece bir hayal değil, bu yönde atılmış adımlar ve alınmış mesafeler, edinilmiş deneyimler var, ta 2005 yılından beri.
Önce “Ortak Payda Çalışma Grupları” adıyla 8 ilde başlatıldı, 2008’den itibaren “TkMM / Türkiye küçük Millet Meclisleri” adını aldı ve bir ara 30 ile kadar yayıldı. Ayrıntılı bilgiler aşağıda ve burda.
Yola çıkarken, “Bu işi akıntıya kürek, en çok 1-2 yıl sürer, ama yol almak için başlamak gerek” demiştik. Sonunda kutuplaşmaya yenik düştü ama tam 11 yıl sürdü. Kendimiz bile şaştık. “Nerde hata yapmışız?” diye düşünmek zorunda kaldık.
Meğer sivil toplumda “Ayda bir de olsa kavgasız gürültüsüz yan yana gelip konuşmak, kendini anlatmak, karşındakini dinlemek ve anlamak” bir özlem olarak birikmiş, TkMM’leri yaşatan da bu istekmiş, fark edememişiz.
Önerim bu işte.
Karar alabilmek için önce DİYALOG şart diyen ve bunu önceleyen TkMM’ler ve onun yarım bıraktığı işi tamamlamayı amaçlayan kardeşi “Ortak Çalışma Grupları”nı tekrar yaşama geçirebiliriz, geçirmeliyiz.
Lütfen linkleri tıklayın, inceleyin.
Konuşmaya değer bulursanız, hayata geçirmek için hep birlikte çalışalım.
Şanar Yurdatapan
13.10.2021
8- Doğrudan Demokrasi
47