Türkiye’de Sivil Toplum

Vicdan Vakfı için

by Sanar

27.11.2024
“Filanca Bakanlık sivil toplumla görüştü”
Kimmiş sivil toplum?
Meslek Odaları, Sendikalar, bir de TÜSİAD, MÜSİAD gibi sermaye örgütleri.
Doğrusu: İnsanların kendi iradeleriyle oluşturdukları dernekler, vakıflar, girişimler, platformlar.
Avrupa’da, Orta Çağ sonrası toplum Meslek Örgütleri (Loncalar) üzerinden kontrol edilmiş. Büyük şehirlerin -örneğin Brüksel- eski merkezinde geniş bir çiçekli sahanın etrafında, ortada Şehir Yönetimi (Belediye diyelim) ve etrafında her biri ayrı bir meslek loncasının binaları yer alıyor.
Osmanlı’da ise köklü bir VAKIF geleneği var. Meslek örgütleri olan Ahiliklerin yanı sıra, 8 Yüzyıl ikinci yarısında oluşmaya başlamış, Selçuklu döneminde yaygınlaşmış ve Osmanlı döneminde iyice gelenekleşmiş vakıflar.
TC’de 2002’de yenilenen1926 Medeni Kanunu ile çerçevesi çizilmiş, 1935’te ayrıntılı bir Vakıflar yasası yapılmış, 2008’de revize edilmiş.
Dernekler ise 1938’teki Cemiyetler Kanunu ile şekillendirilmiş. Daha sonra çeşitli yıllarda revize edilen Dernekler Yasası 2004’te şimdiki halini almış.
Bu yasa da -öncekiler gibi- derneklerin özgürce çalışarak amaçlarını gerçekleştirmek için önlerini açmayı, böylelikle devletin sosyal yükünü hafifletmeyi değil, onların nefes alışını bile kontrol etmeyi hedefliyor. Çünkü devlet, toplumdan korkuyor, onu kendi varlığına bir tehdit gibi algılıyor.
TkMM’nin yıllık toplantılarından birine konuk olan Norveç’in o dönemdeki büyükelçisi Kanavin, ilginç bir şey anlatmıştı. Norveç’teki sivil toplum yapısını incelemek için Ankara’dan gelen resmi heyetin aklının almadığı şey, Norveç devletinin STÖ’lerin ne yaptığına hiç karışmaması. “Nasıl olur, yani canlarının istediğini yapıyorlar, öyle mi?” diyorlarmış.
TC’de devlete kayıtlı ve devlet kontrolü altında çalışan vakıf ve dernekler dışında, hızla gelişen yapılar “Girişim”ler.
Mesela 1995’ten beri var olan DSKG’in  kaydı-kuydu yok. Üyeliği,Başkanı, yönetim kurulu da yok. Ama işleyen Web siteleri var, yayınladığı 50 küsur kitapçık ve 18 yıllık kitabı var, 2002 yılında HRW ve INDEX adlı kuruluşlarca verilmiş uluslararası ödülleri var. 1977’den Pandemi’ye kadar her iki yılda bir tekrarlanan D.Ö. için İstanbul Buluşması adlı uluslararası bir konferansı bile vardı.
Yani var olmak için kayıt kuyut şart değil, çalışmak şart.